Yer yarıldı,gök çöktü...
O anda sadece çığlıklar vardı. Ve sonra bir sessizlik... Ölüm sessizliği Analar evlatsız kaldı,evlatlar anasız kaldı. Yürekler enkaz altında, insanlar ise çaresiz sadece öylece kalakaldı. Dayanılması zor acılar ,çığlıklar, bekleyişler her bekleyiş ümitleri söndürüyor...
Hiç bitmeyecek gibiydi acılar, kapanmayacak kocaman yaralar , boğazlar düğüm düğüm kimsenin diyeceği bir söz bile kalmadı.
Zaman durmuştu geçmiyordu dakikalar. Hava hiç olmadığı kadar soğukmu soğuk ama yüreklerde hiç olmadığı kadar büyük mü büyük ateşler...
Tam 2 yıl geçti üzerinden.... Hepimizin ortak duası neydi? Rabbim bir daha yaşatmasın böyle acılar dedik . Dedik ama dersimizi alıp ödevimizi yapacaktık bir daha aynı acıları yaşamayacaktık ya...
Unuttuk mu? Sanırım unuttuk. Ülkemiz jeopolitik konumu gereği deprem bölgesi bu depremler hep olacak olmaya da devam edecek. Bu ülkede de yaşamaya devam edeceğiz. O zaman depremle yaşamayı da öğreneceğiz. Deprem değil yanlış yapılaşma,imar hataları ve uyulmayan imar planları,kesilen kolonlar,eksik çimentolar ve demirler öldürdü bir çok canımızı...
Kentsel dönüşümler yapılacaktı.Miladını doldurmuş binalarda sağlamlık testi.Zemini sağlam olmayan yerlere çoklu kat izni verilmemeliydi. Şehir için önemli olan idari yerlerin sağlam olmayan zeminlere yapılmaması gerektiğini öğrenmedik mi? Öğrenmiş olmalıydı öğrenmeliydik. Tekrar aynı acıları yaşamamalıyız. Kimsenin menfaati duygularının ve kaygılarının önceliği göze alınmadan kararlar ve önlemler alınmalıydı.Hiç kimsenin menfaati bir candan daha mühim olmamalıydı. Acılar içinde kalıp ondan sonra ayağa kalkmaya çalışmak yerine bu defa kimler neyi feda etmesi gerekecekse feda edecek ki. Ne anaların ne de evlatların çığlıkları kulaklarımızı tırmamalı...
"Eskiden yaptıkları hataları hatırlamayanlar, aynı hataları tekrarlamaya mahkumdur." – George Santayana
Bir dahaki yazımda buluşmak dileğiyle
Allah 'a emanet olun selamlar..