Lütfiye Pancar Polat – Aile Danışmanı / Gönül Köprüsü Derneği Başkanı
Eskiden bayram gelmeden evde bir heyecan başlardı.
Çocuklar bayramlıklarını yastık altına koyar,
anneler sabahlara kadar börek, sarma hazırlar,
babalar kurban pazarlığından geldiğinde yüzleri gülerek “hayırlı olsun” derdi.
Bayram sabahı herkes erkenden kalkar,
büyüklerin elleri öpülür, bayram namazı dönüşü sofralar kurulurdu.
Bayram sadece bir gün değil, bir buluşma, bir yumuşama, bir hatırlama zamanıydı.
Ama artık…
Bayramlar kalabalık değil, sessiz.
Kimi için "tatil", kimi için sadece “online bir mesaj”.
Kurbanlar uzaktan kestiriliyor, etin nereye gittiği bile bilinmiyor.
İşin ruhu, kalbin hissi unutuluyor.
Oysa kurban demek, sadece et değil; niyet, teslimiyet ve paylaşmak demektir.
Kimi zaman egonu kurban etmektir, kimi zaman öfkeni, bencilliğini.
Bayram, küslüklerin bittiği, gözlerin dolduğu bir buluşmadır.
Bugünse, aynı evde bile insanlar telefonlarına gömülmüş şekilde "bayramlaşıyor".
Aile danışmanı olarak gözlemliyorum:
Çocuklar artık bayramda neyi kutladıklarını bile bilmiyor.
Ne kurbanın anlamını, ne de “paylaşmanın” değerini hissediyorlar.
Çünkü yaşatılmayan değer, aktarılamaz.
Aile içindeki bayram coşkusu, gelenekleriyle birlikte öğretilmezse,
yarınlarımız sadece bireylerden, ama kopuk bireylerden oluşur.
Peki çözüm ne?
Önce biz yeniden hissetmeliyiz bayramı.
Küçükten büyüğe herkesin elini öpmeliyiz, gönlünü almalıyız.
Kurbanı sadece kesmek değil, anlamak ve paylaşmak olduğunu çocuklarımıza göstermeliyiz.
Bayram; evler dolsun, sofralar taşsın, gönüller açılsın diyedir.
Ekranlara değil gözlere bakarak, mesaja değil dokunmaya değer vererek yaşanmalıdır.
Unutmayalım:
Kurban Bayramı bir ibadettir, ama aynı zamanda bir vicdan tazelenmesidir.
Yalnızca et değil; sevgi, birlik, vefa ve dua da dağıtılmalıdır.
Bayramı yeniden bayram gibi yaşatmazsak, çocuklarımız “eskiden bayramlar vardı” cümlesini çok erken kuracak.
---
Çok güzel bir makale olmuş yüreğinize sağlık tam isabetli bir konuyu kaleme almışsınız Bırakın bayramı yaşamayı yaşatmayı evlerimizde sokaklarda hatta ve hatta artık köylerde bile kalmamış bu kutsal birliktelik