Her toplum için tarihte yaşanan acı ve tatlı olaylar önemlidir. Tarih bir anlamda peşinizden gelir. Toplumlar istemese de tarihte yaşanan olaylar, özellikle büyük olaylar günümüze yön verir. Elbette zamanın imkânları ve zorluklarını da hesaba katarız ve katmalıyız. Bosna’nın bilge kralı Aliyaİzzetbegoviç’in şu sözü çok manidar : “ geçmişi unutmayın ama geçmişle deyaşamayın”. Geçmişte yaşanan olayları değerlendirirken kendi şartları içinde değerlendirmek esastır.
Tarih Övünme Aracı mı?
Tarih övünme mi? mahcubiyet yaşama mı? Veya tekerrür mü? Bu sorulara farklı cevaplar verilebilir. Kanaatimizce tarih biraz da ibret almak içindir. Çünkü geçmişte yaşanan olaylar toplumların hafızalarında önemlidir. Bu sebeple oluşan reflekslerde tarih bilinci önemli bir yer tutar. Mehmet Akif merhum şöyle diyor:
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Fetih
Kullanılan kelimeler önemlidir. Bizim medeniyetimizde istila kelimesi yoktur. Müslümanların temel ahlaki prensiplerinden birisi de girdikleri yerleri inşa etmeleridir. Yani fetih esasında ve sonrasında bulundukları yerleri yaşanır hale getirmişlerdir. Fetih öncesi kendi toplumlarının kalplerinin bir olması, kendi toplumlarında oluşturdukları sosyal yapının güzel olması aynı zamanda başka toplumlar için de örneklik teşkil etmiştir. Bunun en önemli ayaklarından birisi de adalet duygusudur.
İslam Ansiplopesi “Fetih” maddesinde şu bilgilere yer vermektedir: “ İslâm fetihlerinin esas gayesi i‘lâ-yi kelimetullahtır. Nitekim Hz. Peygamber’e, “Allah yolunda olan kimdir? Ganimet kazanmak için harp eden mi, cesaretiyle şöhret kazanma amacında olan mı, yoksa kabilesiyle dayanışma halinde bulunduğunu göstermek isteyen mi?” diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Hiçbiri değildir. Sadece Allah’ın adını yüceltmek için savaşan kimse Allah yolundadır” (Buhârî, “ʿİlim”, 45, “Cihâd”, 15, “Tevḥîd”, 28; Müslim, “İmâre”, 149-151). İslâm fütuhat tarihinde önemli bir yere sahip olan Türkler’eOğuz destanında hedef gösterilen, “büyük nehirlere ve büyük denizlere varma” şeklindeki kızılelma da bu milletin müslümanolmasından sonra yeni bir şekle dönüşmüş ve i‘lâ-yi kelimetullah halini almıştır.”
İstanbul’un Fethini Anmak
Tarihin akışını değiştiren bu büyük hadiseyi anmak, kutlamak ve hakkında etkinlikler düzenlemek elbette önemlidir. Biz de bir yazı ile belki kenarından bir katkı sunmak derdindeyiz. Bu anmamaların veya etkinliklerin amacı sadece şöyle bir hatırlamak olmamalıdır. Fethe giden yolda neler yapılmış? Fethi taşıyan temel şahsiyetler kimler? Özellikleri neler? Fetih esnasında neler yaşandı? gibi soruları sormalı ve cevapları üzerinde düşünmeliyiz.
Üç şahsiyet var: Ümeranın başı olarak Padişah Fâtih Sultan Mehmet, Ulemayı temsilen yanı başında duran hocası Akşemseddin ve toplumu temsilen Ulubatlı Hasan diyebiliriz. Fetih gibi büyük davalar veya çalışmalar büyük insanlar tarafından yerine getirilir. Devrin süper gücü olan Bizans’ı yenmenin sıradan bir iş olmadığı açıktır. Ama dersini iyi çalışanlar her zaman başarıda bir adım öndedir.
İstanbul’un Fethi Günümüze Ne söyler?
İstanbul’un fethi gibi önemli tarihi bir olayın özellikle yıl dönümünde anılması ve bununla ilgili toplantı ve proğramlar yapılması önemlidir. Toplumun gündeminde ve özellikle gençlerin hatırlaması ve öğrenmesi açısından önemlidir.
- İstikamet: Peygamber Efendimiz (s.a) ‘in müjdesini önceleme vardır.
- Semboller: Fethin üç temel sembolü olan Fâtih, Akşemseddin ve Ulubatlı Hasan vardır.
- Önce Gönüller: Toprakların fethinden önce kalplerin fethi vardır.
- Çalışmak: Belki günümüzde en çok dikkat etmemiz gereken hususların başında gelmektedir. Başarı için ciddi bir çalışma esastır. Günümüzde savaşların şekli de değişmiştir. Bu itibarla öncelikli konuları yeniden iyi bakmak gerekir.
- Önce Nefisler: Fetih esasında fert olarak her birimizin kendi şahsında başlar. Eğer biz üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışırsak, bulunduğumuz yeri yaşanır hale ve huzurlu hale getirirsek fetih hareketi başlamış demektir.
- Aile: Fetih ailelerde başlar. Aile yılındayız. Ama aile kurumu hakkında eğer tedbirler yeterince alınmaz ise birçok problemler bizi beklemektedir. Biz başka fetihlere yol alamadan kendimiz başkalarının istilasına açık hale geliveriyoruz.
- Eğitim: Fâtih, Akşemseddin ve Ulubatlı’nın şahsında tecessüm eden tarihi figürleri yetiştiren eğitimdir. Eğitim hem örgün hem de yaygın eğitim anlamında önemlidir. Eğitimin her kaleminde toplumu ve gençleri yönlendirmek ve dünya ile yarışır hale getirmek gerekir.
Fetihler aynı zamanda tersinden istilaları önlemektir. Fetih şuuru ve bilinci Müslüman toplumları ayakta tutar. Seksenli yıllarda dönemin İngiltere başbakanının Sovyetlerin dağılması sonrası verdiği bir demeç vardır. Yeni düşman tanımlaması yapıyordu. Yani kendince yeni istila hedefini söylüyordu.Toprakların istilası çok tehlikelidir. Önlem almalıyız. Ama önce zihinlerimiz işgal ediliyor. Sanat, sinema ve diğer bütün aparatlarla bunu yaşıyoruz. En son Gazze’nin işgali ile birlikte yürütülen boykot çalışmalarında istilanın ne boyuta vardığını acı bir şekilde gördük. En ufak ev aletinin proğramından kullandığımız basit bir temizlik maddesine varıncaya kadar istila altındayız.
Fetih hareketi bir zamanla sınırlı değildir. Fetih hareketi sadece toprak meselesi değildir. Toprak belki de sonucudur. Fetih topyekûnolan ve olması gereken bir duruştur.
572. yılında fethe giden yolda emek verenleri hayırla anıyoruz.
Bkz: İsmail Lütfi Çakan, “Fetih Hadisi Ve Akşemseddin'in Fetihteki Yeri”