İlk yazılar her zaman taze bir başlangıçtır.

İlk adımlarını atan bebeğin yüzündeki heyecan, gözündeki umuttur.

İlk karşılaşmalar, ilk tanışmalar her zaman bir tılsım ve bir miktar gizem taşır.

İlk okul, ilk aşk, ilk bahar, ilk araba, ilk yuva hepsi insanın içinde kıpırtılar, kıvılcımlar yaratır.

“haberçarşı.com” kurucu ve yürütücüsü sevgili Hasan ÖĞÜNÇ’ün nazik ve anlamlı daveti üzerine Tercüman köşesinde yazılar yazmaya gayret sarf edeceğim. Hadi başlayalım…

Binyetmişbir senesinde bu yurda ayak bastık.

Gelir gelmez havasını, suyunu, taşını, toprağını ve insanını medeniyetle yoğurduk.

Yetmedi,

Üç kıtaya hakim olduk.

Adalet mülkün temelidir düsturundan ayrılmadık.

Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen, güzel ahlakın zirvesi olan Peygamberin bayraktarlığını yaptık.

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen başkomutanın varisleriyiz.

Hep merhametten, dürüstlükten ve dostluktan yana olduk.

Ancak makinaların hayatımıza girmesiyle manevi değerleri geri plana attık.

Dijital çağ kontrolü elimizden aldı. Aile yapımızı daha bireyselleştirdi.

Aynı evde aynı anda baba, anne ve çocukların ellerinde birer akıllı telefon (kim bunlara akıl verdi acaba!) birbirlerinden habersiz uçsuz bucaksız sanal alemin kaygan zemininde geziyorlar.

Yemekleri kurye, giyecekleri kargo, diğer ihtiyaçları dronların getirdiği hızlı ve habersiz bir yaşam ortaya çıktı.

Yapay zeka insan zekasını yenmek üzere…

Aslında yendi ama biz çaktırmak istemiyoruz. Gururumuza yediremiyoruz.

Çok yakın geleceğin gündemi yapay zeka olacak.

Bu konuya ileride yine temas edeceğim.

Şimdi asıl konuya gelelim.

Herkes hayal kurar. Hayal etmek insanları bazen mutlu eder bazen mutsuz.

Ama genellikle umut vericidir.

Geçenlerde birkaç öğretim üyesi arkadaşla meslek içi akademik öğretim merkezi (eğitim değil) kurmanın hayalini kurduk.

Yani, üniversite mezunlarına belli bir konuda uzmanlık öğretimi verecektik.

Kuracağımız şirketin anonim mi, limited mi? olacağını öğrenmek için bu konuda uzman bir kişiye başvurduk. Randevulaştık, buluştuk, tanıştık ve meramımızı anlattık.

Verdiği bilgiler çok faydalı oldu.

Ancak, bir ara mali defter tutma ve takip konusunda öyle bir cümle sarf etti ki şaşırdık kaldık. Vergiler konusunda endişe etmememizi, ödenmemesi için taktiklerinin olduğunu söyledi.

Ben hemen görüşmeyi sonlandırdım ve oradan ayrıldık.

Çünkü “hayallerimin kirletilmesine” müsaade edemezdim.

İlk defa bir şirket kuracak,

İlk defa bir özel öğretim merkezine sahip olacak,

İlk defa vergi ödeyecektik!

Çevremiz, dünyamız zaten kirlenmişti, şimdi sıra hayallerimize mi geldi?

Hayalleri kirlenen toplumlar, üretken olamazlar.

Gençler bol bol hayal kurun, göreceksiniz bir gün yepyeni bir dünya kuracaksınız.

Aynen yirmiyedi ağustos binyetmişbir senesinde olduğu gibi…

Acaba! bu yazıda mı bir hayal ürünü?