Öncelikle şunu söyleyeyim; ülkelere ait gerek dış, gerekse iç istihbarat servislerinin, bireyler üzerindeki gözetim kapasitesi, sandığınızdan çok daha büyük ve geniştir. Ancak burada önemli bir ayrıntı var; herkes izlenmez, sadece mahkemeler veya kurum yöneticilerince talimat olarak verilen hedefler izlenir. Yani istihbarat servisleri herkesi dinlemez/izlemez, ama bu altyapıya sahiptir. Bu konuda medyaya yansıyan yada bilinçli yansıtılan bilgi sızıntılarından, büyük istihbarat ağlarının hedef bazlı izleme sistemlerinin hayli geliştiğini biliyoruz. Hülasa dijital dünyada hiç kimse tesadüfen seçilmez, eğer sizi yetkili birisi hedef olarak seçmemişse korkmanıza veya çekinmenize gerek yoktur.
Bu örgütler bir hedefi takip için; büyük veri analitiği (Big Data) ile sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları ve e-posta hesapları üzerinden sürekli hedefi tarar. Ayrıca SIGINT (Sinyal İstihbaratı) ile cep telefonları ve internet üzerindeki dijital ayak izine dayalı risk puanlaması yapılır. Buna ilaveten HUMINT (İnsan İstihbaratı) kullanılarak fiziksel temas gerektiren operasyonlar başlatılabilir, yani hedef açıkca ajanlarca izlemeye alınır.
Standard metotlara göre istihbarat servisleri üç aşamalı bir model uygular. İlki pasif izlemedir. Buna göre hedefin genel veri akışı izlenir. Eğer bu yeterli olmaz ise, aktif profilleme dediğimiz uygulamaya geçilir ve hedef kişi veya grupların sosyal medya hesapları, finansal hareketleri ve tüm iletişim kanalları üzerinden analiz edilmesi sağlanır ve kendisinde aranan şeyin teminine odaklanılır. Son olarak operatif müdahaleye girişilebilir. Yani hedef fiziksel takibe alınarak veya dijital ortamda manipüle edilerek izlenir.
Şimdi de izninizle istihbarat servislerinin elindeki teknolojik imkanların derecelerine göz atalım. Öncelikle şunu söyleyeyim; “Kişisel verilerim güvendedir” söylemi tamamen bir illüzyondur, çünkü bu teşkilatlar inanın her şeyinizi ortaya çıkarabilecek kabiliyete ulaşmıştır. Örneğin siber istihbarat sistemleri, mesajlarınızı doğrudan okumasa bile kelime analizi, bağlam çözümleme ve ağ haritalama yöntemleriyle sizi rahatlıkla bir kategoriye ayırabilir. Sizin her hareketinizi izleyerek istediği şeyi elde edebilir.
Öte yandan bazı durumlar vardır ki, yetkili makamlardan bir talimat alınmasa bile sizin bazı davranışlarınız, sizi istihbaratın radarına sokar ve farkında olmadan izlenebilirsiniz. Örneğin ani finansal hareketler, yani büyük miktarda para transferleri; savaş bölgeleri ve belirli ülkelere şüpheli seyahatler; dijital iletişimde belirli kelimelerin sık kullanımı; VPN, şifreli mesajlaşma uygulamalarının kullanımının artması, yani anonimleşme çabaları sizin takip edilmenizi başlatabilir.
Bu izlemeleri geçmişteki gibi sadece devletler değil, artık teknolojik bilgi donanımına sahip kişiler bile yapabiliyor, büyük şirketler de ise bu alanda uzmanlaşmış istihbarat birimleri teşkil edilmiş durumda ve bu teknikleri rahatlıkla kullanıyorlar. Ayrıca Alphabet, Amazon, Apple, Meta ve Microsoft gibi küresel teknoloji firmalarının her biri, bizleri açıkca izlemeseler bile, bizlerden pasif olarak veri topluyorlar. İnternet ortamını kullanan her türlü elektronik cihazla, örneğin elimizdeki akıllı cep telefonlarından istifade ile bizim hemen her hareketimizi izleyerek, analiz yapmak üzere veriler toplayıp, bunları ihtiyaç sahibi firmalara veya siyasi partilere yüksek meblağlarla satıyorlar.
Özetle her ne kadar bazen iç siyasi maksatlarla kullanılmış olsa bile bilindik istihbarat servisleri devletlerin gözüdür, ancak şirketlere ait istihbarat birimleri küresel aktörlere hizmet ediyorlar ve maksatlarının hiçte insani olmadığını, daha çok ticari olduğunu ve vahşi kapitalizme hizmet ettiğini görüyoruz.
Sonuç olarak “Herkesi izliyorlar” klişesi doğru olmasa bile, izlenmeniz gerektiğine birilerince karar verilirse, bundan kaçmanız neredeyse imkansızdır. Siber istihbarat çağında mahremiyet, artık sona ermiştir ve bu bir güvenlik açığı olarak karşımızda apaçık durmakta olup, insanoğlu kendilerini yönetenleri zorlayıp yeni kuralları uygulamaya koyduramadıkları sürece bu endişe devam edecektir. Öte yandan sosyal medya uygulamaları üzerinden her birimiz üzerinden toplanan verilerin, teknoloji şirketlerince kişisel bazda kullanılmadığını, daha çok genel veri analizleri için ticari maksatlara hizmet ederken, topluma da genel hizmetlerde fayda sağladığı (örneğin trafik uygulamaları ile daha hızlı ve ekonomik bir yere ulaşmak gibi), öte yandan kişisel veri hırsızlarının saldırısına da uğrama ihtimalinizin yüksek olduğunu bilmemiz ve dijital dünyayı buna uygun kullanmamız bize fayda sağlayacaktır düşüncesindeyim.